İYİ Parti tarafından yeni bir basın toplantısı gerçekleştirildi

İYİ Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu yeni bir basın açıklamasında bulundu.

Gündem Yayın: 21 Şubat 2023 - Salı - Güncelleme: 21.02.2023 17:39:00
Editör - Yüksel Elçi
Okuma Süresi: 23 dk.
76 okunma
Takip EtGoogle News

İYİ Parti İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu’nun basın toplantısı Konuşma Metni

 

Bu gün toplantımıza 10 ilimizi vuran ama hepimizi yaralayan depremlerle başlamak istiyorum.

Bu depremlerle tüm Türkiye enkaz altında kaldı. Dün akşam Hatay’da 3 dakika arayla meydana gelen 6.4 ve 5.8 depremler bizleri bir kez daha endişeye sevk etti. Vefat eden kardeşlerimize Allahtan rahmet yakınlarına sabırlar dilerim.

Biliyorsunuz 6 Şubatta meydana gelen asrın depreminden sonra biz İYİ Parti olarak gece gündüz seçim koordinasyon merkezimizde toplandık ne yapabiliriz diye kafa kafaya verip düşündük.

Yardımlar topladık, tırlarla deprem bölgesine yolladık. Ben de geçtiğimiz günlerde deprem felaketi yaşanan illerimizi ziyaret ettim.

Orada gördüğüm manzara anlatılacak gibi değil. O acının, çaresizliğin tarifi yok.

Ağam paşam yönetimiyle yapılan çok katlı binalar insanlarımızın mezarı oldu.

Deprem deprem dedik tatbikatlar yaptık ama ne yazık ki yine sınıfta kaldık… ‘cennetten bir köşe’ diye satılan rezidansların un ufak olduğunu gördük.

 

Sıfır ev aldık diye sevinen vatandaşın enkaz altından çıkarılışına şahit olduk. 2 metre temelle 10 katlı apartman yapıldığını fark ettik.

 

Yapan inşaat mühendisini, müteahhidi bir kenara bırakalım. İzin veren yöneticilerimize ne demeli?

 

Kimlerin bu binaları yaptığı kadar, kimlerin denetlediği, ya da daha doğru bir söylemle denetlemediği, kimlerin ruhsat verdiği de önemli. Kaç ocak söndü, kaç aile parçalandı, kaç hayat yarım kaldı…

 

Depremin en can acıtan taraflarından biri de ne yazık ki yardımın geç ulaştığı hatta ulaşmadığı yerler oldu. Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana gibi illerimizde kent merkezinde enkazlara hemen müdahale edilebildi belki ama Hatay’a bir süre ulaşım sağlanamadı…

İnsanlar enkaz altındaki yakınlarının sesini dudu ama yardım elini uzatamadı.

Çünkü o çok övündükleri, her eleştiriye karşı ‘ama yol yaptık’ dedikleri yollar çöktü, asfaltlar yarıldı. Yol olmayınca karayolu ile ulaşım sağlanamadı. Havaalanı pisti de zarar gördü havadan da ulaşılamadı.

Bir de ayakta durması en elzem olan bina hastane yıkılınca Hatay’da ne yazık ki bir süre hayat durdu.

Yahu kardeşim bari hastaneleri, havaalanlarını, okulları sağlam yapın. Bari onlardan çalmayın. Sizin iki cihanda da yatacak yeriniz yok maalesef…

Vatandaş habercilere haykırdı, buraya yardım gelmedi, yakınlarımız enkaz altında ama çıkaramıyoruz dedi.

Ama Sayın Erdoğan kameraların karşısına geçip buraya yardım gelmiyor diyen şerefsizdir dedi. Gerçekleri inkar etmekten vazgeçin artık. Sosyal medya kısıtlamaları ile basın sansürleri ile bir yere varamazsınız, ayıbınızı kapatamazsınız.

Başarısızlığınızı kabullenip telafi edeceğiniz yerde vatandaşa şerefsiz diyemezsiniz. Benim güzel ülkemde herkes bir nefer, herkes yardımsever. Bakın nasıl da tek yürek olduk. İnsan gücünden faydalanmanız gereken yerde şov yapmaya kalktınız.

Binlerce insanın vebaline girip ikili ilişkilere dayalı inşaatlar yaptınız.

Kimlere rant sağlandığı da çıkacak elbet ortaya. Kimler nemalansın diye hayatlar söndü göreceğiz…

 

Yaşadığımız bu büyük felakette bürokrasimizin ne kadar hantal bir yapıya büründüğünü bir kez daha gördük.

Tek bir kişinin sözünün geçtiği bu ucube sistemde; Ne yazık ki hiçbir devlet memurumuz tek başına karar veremiyor, sorumluluk alamıyor, inisiyatif kullanamıyor.

 

 

Üniversitelerde yüz yüze eğitimi durdurma ve uzaktan eğitime geçme kararı doğru olmamıştır. Ayrıca acil bir kararla KYK yurtlarında kalan öğrencilerimizi odalarını boşaltması kararı da son derece hatalıdır.

 

Biz İYİ Parti olarak bu konuda il tepkiyi ve çözüm önerisini de ortaya koyan parti olduk. Öyle ki eğitim-öğretimi ülke genelinde deprem bölgesinde yaklaşık 295 bin üniversite öğrencisi bulunmaktadır. Deprem bölgesindeki üniversitelerle diğer illerdeki üniversiteler arasında fakülte ve bölümler arasında entegrasyon sağlanarak eğitim ve öğretime devam edilmelidir.

Daha önce yaşanan örneklerde olduğu gibi hain kalkışma sonrasında kalkışma destekçisi olduğu belirtilen üniversitelere devlet el koymuş ve öğrencilerine diğer üniversitelerde öğrenimlerine devam etme olanağı sağlanmıştır.

 

Bu nedenle aynı sistemle üniversiteler derhal açılmalı, ülkemizin geleceği olan gençlerimizin kaybedilmesinin önüne geçilmelidir. KYK yurtlarının kullanımı da aileler için uygun değildir. Bu sebeple hem alanlar boş kalacak hem de öğrencilerimiz bu gerekçeyle mağdur olacaklardır.

Tüm Türkiye depremzede vatandaşlarımıza kucak açmışken siz üniversiteleri tatil edip insanları öğrenci yurtlarına yerleştirme derdindesiniz.  Pandemi döneminde uzaktan eğitimle açılan makası kapatmaya çalışacağınıza yine okulları kapatıyorsunuz. Bu gençlerin eğitime ve sosyalleşmeye en çok ihtiyaç duydukları dönemde bunu onlara yapamazsınız. Gücünüz eğitime yetiyor anladık ama geleceğimizi karartamazsınız. Almanya Dünya savaşında dahi Üniversitelerini açık tutmuştur.

Verdiğiniz kararlarda ne kadar bencil olduğunuz ortada…

 

Vatandaşlarımıza hepimiz kucak açmaya hazırken siz onlara yurtları uygun gördünüz. Otelleri açsaydınız vatandaşa? Ucu size dokunur diye mi korktunuz?

Sizin otellerinizde bedava kalırlar da zarar edersiniz diye mi böyle bir karar verdiniz?

İktidardan faydalanıp her geçen gün servetine servet katan, zenginlikleriyle övünen AKP’li vekillerin otelleri, yazlıkları açılsaydı depremzede vatandaşlarımıza…

Anadolu’da birçok aile yaşadığı evin kapısını açtı, sofrasına 2 tabak fazla koydu, yerlere yatak yaptı, yine sokakta bırakmadı depremzedeleri… Ama sizin gücünüz her zamanki gibi eğitime yetti...

Öğrenciler bu boşlukta ne yapacak? Depremden etkilenen, bu ruh halini bir an önce üzerinden atıp eğitimine devam etmesi gereken gençlerimiz ne yapacak?

Bu kara günleri nasıl atlatacak? Uzaktan eğitim diyorsunuz da, deprem bölgesinde yaşayan öğrenciler uzaktan eğitime nasıl katılacak hiç düşündünüz mü?

Bu öğrenciler farklı şehirlerdeki üniversitelere yatay geçiş yapabilmeli ve eğitimlerine devam etmelidirler. Eğitime teşvik edeceğiniz yerde soğutuyorsunuz beyler… Kaç nesil daha sizin bencil kararlarınız yüzünden heba olacak?

 

AFAD’ın koordine edemediği yardımların amacına ulaşmadığını gördük.

Bazı yardım kalemlerinde yığılma olduğunu, bazılarındaysa ihtiyacın karşılanmadığını gördük.

İnsanların kamuya ait olan bir kuruluşa değil, sanatçı Haluk Levent’in yardım platformuna daha çok inanıp güvendiğini gördük. Kısacası dedim ya sevgili arkadaşlar, ülkece sınıfta kaldığımızı, ülkece enkaz altında kaldığımızı gördük.

 

 

AFAD’ın eski daire başkanlarından İrfan Keskin’in siber güvenlik zirvesinde konuyla ne kadar alakalı olduğunu gördük. Belki görmüşsünüzdür sosyal medyada dolaşan bir videosu var.

Görev tanımından bihaber olan sayın başkan sunum yapacak diye kürsüye davet ediliyor ve bir de ne görelim, Osmanlı kostümlerini okunu yayını kuşanmış sahneye atlıyor başkan. Bir iki ok atıp ayakta alkışlandıktan sonra sahneden iniyor kendisi.

AFAD’ın kimler tarafından hangi zihniyetle yönetildiğini görünce enkaz altında aç susuz günlerce kurtarılmayı bekleyen canlardan utanıyorum.

 

Anasız kalmış çocukların, evlatsız kalmış ana babaların yüzüne bakamıyorum. Bizler böylesine bir yükün altında ezilirken bu beyler nasıl hala insan içine çıkabiliyor hayret ediyorum doğrusu.

İnsan içine çıkmayı bırakın, tabiri caizse pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar bir de… Çekilmiş bir fotoğrafları var.

Öyle acı verici, öyle utanç verici bir fotoğraf karesi ki, arkalarında depremzede çadırları, bizimkiler kafa kafaya vermiş, zevkten dört köşe olmuş, güle oynaya yürüyorlar…

 

Biz onlar adına utanmaktan bıktık, onların yüzü bile kızarmıyor…

Yalakalık, liyakatsizlik, kayıtsızlık, vurdumduymazlık, bencillik paçalarından akıyor resmen… Sayın Erdoğan’ın deprem bölgesinde yaptığı basın açıklamasında ön planda görünme çabaları, çocukların kafalarındaki şapkaları çıkarttırmaları tek dertlerinin reklam olduğunu gözler önüne serdi. 

Binlerce canımızı yitirdiğimiz, on binlerce yaralı vatandaşımızın olduğu ve hala ne yazık ki enkaz altında insanların olduğu şu günlerde kendinize yakışanı yapıyorsunuz.

Ama bu millet bu günleri asla unutmayacak.

 

Genel merkezimizin kamu oyu ile paylaştığı önerisini siz değerli basınımızla ve Afyonkarahisar halkı ile paylaşmak istiyorum. Depremzede vatandaşlarımızın barınması için KYK yurtlarını kapatmadan bir çözüm bulabilmemiz mümkün.  Nasıl mı?

 

Gelin, Nisan 2023'te açılacak olan İstanbul Finans Merkezi'ni; büyük bankalara değil, depremzedelerimize açalım. Krizleri büyütmeyelim, birlikte çözelim...”

 

 

Deprem felaketinin yaşandığı 6 Şubat tarihinden bu güne kadar siyasetin S’sini konuşmadık. Fakat Akp’nin kaçmak istediği seçimlere çok az kaldı.

 

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in ifade ettiği gibi 14 Mayıs tarihinde belki seçim  yapılamaya bilir fakat 18 Haziran’da seçimler zamanında mutlaka yapılmalıdır.

Depremi siyasi emellerine, çamur atma politikalarına malzeme eden AKP’li Milletvekili, kalkmış ‘biz kentsel dönüşüm yapacaktık millet ittifakı karşı çıktı’ diyor…

 

Astığım astık kestiğim kestik düşüncesiyle taş üstünde taş bırakmayan siz, bu gün kalkmış millet ittifakı bizi engelledi diyorsunuz. Buna sadece gülünür sayın vekil…

 

Kendinizi komik duruma düşürüyorsunuz. Mısri Mahallesi’nde yapmak istediğiniz şey kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşümdü. Hak sahiplerine bir mezar parası dahi olmayan meblağlar vererek insanları evinden ocağından etmeye kalktınız.

Buna vicdanı hür olan herkes dur der. Ama sizin gözünüzü para bürümüş. Çıkarlarınız doğrultusunda iş yapıyorsunuz. Kendi rant hesaplarınıza ‘hizmet’ kılıfı uyduruyorsunuz.

‘Deprem olursa vebalini Millet İttifakı üstlenir’ demişsiniz. Vebalden bahsedecek olan son kişi sizlersiniz. O bölgede yaşayan insanların malına mülküne resmen el koymak istediniz. Üç kuruş verip susturmaya kalktınız. O zaman vebal aklınıza geldi mi?

2018 yılında yıkım kararı alınan Belediye şehir çarşısını 4 yıl yıkmayan siz değil misiniz.  Bu 4 yıl içinde Allah korusun bir deprem olsaydı, o çarşıda  düğün salonları vardı. Yüzlerce vatandaşımızı kaybetseydik o vebalin altından nasıl kalkacaktınız. Başımıza deprem felaketi geldikten sonra İstanbul’da 100’e yakın okulu boşaltma kararı aldınız. Şimdiye kadar aklınız neredeydi?

İktidarız diye göğsünüzü kabarta kabarta gezme döneminiz bitti. Artık başınızı öne eğeceksiniz. Artık bu milletin yüzüne bakamayacak haldesiniz.

Hala kalkmış bize vebalden bahsediyorsunuz.

Afyonkarahisar’da ne yaptınız? Nasıl bir önlem aldınız? Hangi denetimleri gerçekleştirdiniz?

Depremden hangi dersi çıkardınız? Bunlardan bahsedin artık. Çamur at izi kalsın devri kapandı.

Kendi üzerinize yapışan bu utanç vesikasını kolay kolay söküp atamayacaksınız…

 

Gelelim depremde canımızı en çok yakan hususlardan birine…

Biliyorsunuz depremin ardından pek çok hayırsever depremzedeler için bağışlarda bulundu. Allah hepsinden razı olsun.

Allah herkesin yaptığı hayrı yerine ulaştırsın, kabul etsin inşallah…

Bu konuda bizi yaralayan ne oldu biliyor musunuz? Hatırlarsınız ilimizde bir cephanelik patlaması olmuştu ve ne yazık ki 25 vatan evladımız bu

patlamada şehit düşmüştü. Bu vesile ile onları da rahmetle analım.

Dönemin Valisi İrfan Balkanlıoğlu, patlama olduğu dönemde ilimize gelenlere kameralar önünde kilim, sucuk hediye etmiş, boy boy fotoğraflar çektirip kamuoyu ile paylaşmıştı.

Toplumda çok büyük infial yaratan bu görüntülerin bir benzeri ne yazık ki deprem felaketinin ardından mevcut Valimiz Sayın Kübra Güran Yiğitbaşı tarafından verildi. Depremzedelere bağışta bulunanlara plaket veren Sayın Valimiz, belki de farkında olmadan henüz enkaz altında kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımız varken işin şova dönüştürülmesine müsaade etmiş oldu.

Yardımseverler tabi ki teşvik edilmeli, takdir edilmeli, ödüllendirilmeli. Ancak acımız henüz çok tazeyken, bölgede arama kurtarma çalışmaları devam ederken, en kötüsü de hala enkaz altında hayatta olan vatandaşlarımız varken böyle bir gösteriye, ödüllendirmeye gerek var mıydı?

Sayın valimizin bu davranışı bana Sayın Balkanlıoğlu’nu hatırlattı. Bu iki davranış arasında hiçbir fark göremedim.

Diğer yanda da bir önceki Valimiz Sayın Gökmen Çiçek’i gördük…

Saçı sakalı birbirine karışmış, yorgunluktan bitap düşmüş haliyle enkazların başından hiç ayrılmadı. Bir baktık moloz yığını üzerinde ses dinledi, bir baktık yardım faaliyetlerini koordine etti, bir baktık enkazdan çıkarılan yaralıya moral verdi…

 

Bakın Valilerimizin fotoğraflarına… Gökmen Çiçek Valimizin haline bakın. Aslında bu fotoğraf tek başına her şeyi anlatıyor.

Tüm samimiyetini, özverisini, umudunu ve üzüntüsünü görebiliyoruz bu fotoğrafta… Çok da fazla bir şey söylemek istemiyorum bu konuda. Mukayeseyi sizlere bırakıyorum…

 

Depremin ardından başımızı öne eğdirecek bir iddia ortaya atıldı. İddia şu ki; Afyonkarahisar Hoca Ahmet Yesevi İlkokulu Müdürü, ilimize gelen depremzede çocuklardan nakil ücreti talep etmiş.

Tüm Türkiye tek yürek olmuş, günlerdir bölgeye maddi manevi yardımda bulunmaya çalışırken, küçücük çocuklar kumbaralarını bozup okul harçlıklarını bölgeye yardım olarak gönderirken ilimizde bir okul müdürünün şayet doğruysa depremzede çocuklardan nakil ücreti istemesi abesle iştigaldir. İşgüzarlıktır, vicdansızlıktır.

Bu utanç verici iddia doğruysa ve bu konuyla ilgili hiçbir idari yaptırımda bulunulmadıysa utancımız katlanarak büyüyecektir.

İddiaya açıklık getirilmesini, olayın akıbetinin kamuoyu ile paylaşılmasını merakla bekliyoruz.

 

 

Sürecin şeffaf bir şekilde değerlendirilmesi kamu vicdanı adına bir zorunluluktur. Bir yaptırım olduysa ya da olacaksa kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Yetkililerimizin konuyla ilgilendiğini umuyor ve resmi bir açıklama bekliyoruz..  

 

İşi gücü boş vaatlerde bulunmak olan AKP, senelerdir bitmediği için birçok trafik kazasına sebep olan can yakan Şuhut yolunu bitirdiğiyle övünüyor. AKP 20 yıllık iktidarında 8 yılda 20 km yolu açtı. Bu 8 yılda onlarca can kaybı ve maddi hasarlı kaza meydana geldi.

 

Yıllarca sürüncemede bırakılan ve neredeyse kan gölüne dönen Şuhut yolu AKP’nin övünç değil, utanç vesikası olmalıdır. Üstelik buranın açılışında konuşan Eroğlu, ‘şimdi sırada Kumalar dağına yapılacak olan kayak merkezi var’ demiş.

Sayın Eroğlu buranın da en kısa sürede tamamlanacağını ve ardından Afyon turizminin yeniden şaha kalkacağını söylemiş. Bunların en kısa süreden kastının 8 – 10 yıl olduğunu düşünürsek bunun da boş bir vaat olduğunu anlamış olacağız. Afyon’un turizmi sayenizde hiçbir zaman şaha kalkamadı ki…

Daha önce anlattık. Gastronomi kentiyiz diye övünürken gastronomi konağına çıkan yolların bataklıktan farkı olmadığını gördük. Ayazini taraflarına gidin bakın bir de. Yine turizm şahlanacak vaatleriyle kandırdıkları halk, şimdilerde turist bekliyor. Mekanlar hafta sonları bile açık değil. Turizm şahlanacakmış.

Görelim bakalım nasıl olacak o iş… inşallah ekonomiyi şahlandırdığınız gibi şahlandırmazsınız..

AKP’nin il başkanı da diyor ki ‘Ekonomik sıkıntılardan bugünlere gelmek çok kolay olmadı’… Güler misin ağlar mısın?

En büyük ekonomik sıkıntıyı sayenizde şimdi çekiyoruz. Siz kendi söylediği yalana bile inanan hayalperestlersiniz.

 

AKP’de vaatler geçekleşmez, şekil değiştirir. Yapamayacağını anlayınca hemen yeni bir kalıba sokuyor vaatlerini.

Şimdi de hiç utanmadan 2019 yılında bitmesi gereken hızlı trenin2023 yılında 2026 yılında biteceğinin müjdesini veriyorlar. Sürekli aynı projelerle gündeme gelince çok çalışıyormuş gibi görünmüyorsunuz.

 

AKP’li duyarsız belediye, Uydukent bölgesinde vatandaşların hayatını zindan etmeye devam ediyor. Niyaz Hatun Caddesi üzerinde oturanların evlerini her hafta kanalizasyon basıyor. Altyapının hesapsız ve bilinçsiz yapılmasından kaynaklı olarak tekrar tekrar aynı sorunla karşılaşıyorlar. Uydukent dediğimiz bölgede Afyon’un en pahalı evleri bulunuyor. Böyle bir bölgede bu yüzyılda hala kanalizasyon konuşuyor olmamız utanç verici bir şey.

 

Utanç verici diğer bir konu da ne biliyor musunuz? Düpedüz yalakalık…  evet AKP’li zihniyetlerin birbirine yaptıkları yalakalık yüzümüzü kızartıyor. Belki bazılarınız biliyordur.

Daha önce belediye meclis kararı ile şöyle bir karar alınmıştı: ‘yaşayan kişilerin adları, cadde, sokak ve tesislere verilemez’ bu kararı belediye meclisi almıştı. Ama şimdi şirin gözükme çabalarıyla Sahipata’daki spor kompleksine ve yüzme havuzuna Gençlik ve Spor Bakanı’nın ismi veriliyor.

Acaba bu tesisler sayın bakanın parasıyla mı yapıldı da onun adı veriliyor çok merak ettik doğrusu… İşte ne yazık ki alınan kararlar, yasalar, kanunlar, kurallar bu memlekette adamına göre işliyor. 

Memlekette kanunlar kurallar adamına göre işleyince, ne yazık ki birinin yaptığını diğeri sorgulayamıyor.

Bakın Yenice Mahallesi’nde yolun tam ortasında bir direk var. Direğin yol ortasında olması kabullenebilir bir şey değil ama velev ki kabullendik, etrafında ne bir bariyer, ne bir uyarı levhası ne de dikkat çekici başka bir şey var. Yolun ortasındaki koskoca direk nasıl görmezden gelinir aklım almıyor. Ne zaman ki Allah korusun birinin canı yanar, o zaman aklı başına gelir bunların…

 

Kişiye göre adalet dedik ya bir örnek daha vereyim size. AKP yönetimi, bir kadın girişimcinin ekmek teknesine kafayı taktı.

Aylarca uğraştı, bezdirme politikalarıyla 9 yıllık işletmeyi kapattırdı. Katmer yapıp geçimini sağlayan kadıncağız dayanabileceği kadar dayandı ama sonunda haklı olan değil, güçlü olan kazandı. Eğer bu kardeşimiz AKP’li olsaydı hiç böyle olur muydu?

İşletmesini kapatmak zorunda mı kalırdı yoksa gücüne güç katarak zenginleşir miydi? Bu mukayeseyi sizlerin vicdanına bırakıyorum. Bizden olanlar ve bizden olmayanlar diye ayırt ettikleri bu insanlar benim aziz milletimin gururlu mensuplarıdır. Yerel yönetimlerin ve iktidarın göreviyse herkese ve her kesime eşit hak ve hizmetler sunmaktır.

İnşallah bu maddi ve manevi zulum, İYİ Parti iktidarında son bulacak ve aziz milletimiz hak ettiği değere kavuşacaktır.

 

Gelelim Afyonkarahisarımızın kanayan yarası AFJET’e… binlerce insan kışın ortasında buz gibi evlerde oturuyor. Yaz kış demeden peyderpey zam yapmayı artık alışkanlık haline getiren AFJET, kötü yönetim yüzünden zarar uğratılıyor, faturası da vatandaşa kesiliyor. İşbilmezlik ve umursamazlık hat safhada ne yazık ki…    AFJET aboneleri 12 ay boyunca fatura ödüyor. Ama enerjiye ihtiyaç duydukları dönemde soğuğa mahkum ediliyor.

 

Vatandaşı mağdur ettikleri yetmezmiş gibi hangi yüzle bilmiyorum ama hala zam üstüne zam yapıyorlar. 12 ay sabit ödeme yapan kullanıcılara %25, pay ölçer aboneleri ile otellere %45, seralara %70 zam yapıldı. Ama sonuç ne biliyor musunuz? Bu soğuk kış günlerinde AFJET aboneleribuz gibi evlerinde yaşıyorlar. Nerede yanlış yapılıyor diye araştırdık. Ki takdir edersiniz ki nerede hata yaptıklarını tespit edip yanlıştan dönmesi gerekenler bunlar ama olsun yine de biz araştırdık.

 

 

Yer altından çıkardıkları sıcak suyu doğrudan kullanıma sundukları için suyun içindeki taş, toprak, hangi materyal varsa doğrudan borulara aktarılıyormuş. Normalde olması gereken ise suyun çıkarıldıktan sonra bir süre dinlendirilmesi, zararlı materyallerin çökeltilmesi ve sonrasında kullanıma sunulmasıymış.  Yahu kardeşim bir denediniz olmadı, iki denediniz olmadı neden hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar doğurmasını bekliyorsunuz ki ?

Siz milletin parasını çarçur etmekten keyif mi alıyorsunuz?

Hadi parayı geçtim binlerce insan bu soğukta buz gibi evlerde yaşıyor.

Bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Bu işi yapamadığınız ortada. Neden hatanızı kabullenip mahcubiyet duymuyorsunuz?

Zam yapmaya gelince üst üste yapmaktan çekinmiyorsunuz. Neden bu kadar çok zam yapıldığını da anlamış olduk böylelikle. Hatalı işleyişinizin ardından bozulan sistemlerin tamiri, değişimi tabi ki maliyet doğuruyor.

Ama sizin için sorun değil nasıl olsa aboneler para ödüyor. Zam yaparsınız olur biter… Bu zihniyetin son bulacağı, işin ehli olmayan insanların koltuk işgal etmesinin engelleneceği, adaletsiz hizmet sunumunun biteceği bir Türkiye için seçimleri bekliyoruz.

Allah’ın izniyle asıl adalet İYİ Parti iktidarında gelecek…

 

Tüm olumsuzluklardan sonra bahsetmek istediğim bir konu var. Geçtiğimiz haftalarda aniden etkili olan kar yağışı sonrası il özel idaresi ekipleri hemen müdahale etti. Yollarda kar kürüme araçları vardı. Biz şahit olduk. Başmakçı-Tatarlı- Karadiili, Şuhut- Afyon arasında çalışıyorlardı. Biz haklıya hakkını teslim etmekten asla geri durmayız. İl özel idaresine çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.

 

 

Sözlerime son verirken acı ve asıl gündemimiz olan deprem bölgesinde vatandaşlarımızın acısını paylaştığımızı, onlara yürekten bağlı olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Biliyorsunuz gittik gördük bizzat. Yardımlar topladık, gönderdik. İl ve İlçe teşkilatlarımız hala gece gündüz demeden o bölgedeki kardeşlerimiz için çalışmaya devam ediyor. Büyük bir projeye imza atmak için yola çıktık ve bu projenin adını “İYİLİK EVLERİ” projesi koyduk. Biz önce hayal ettik, şimdi gerçeğe dönüştürüyoruz. Gücümüz nispetinde hayırsever vatandaşlarımızın katkılarıyla en kısa sürede tamamlayacağımız “İYİLİK EVLERİ”miz sayesinde depremzede vatandaşlarımız geçicide olsa soğuktan, sıcaktan etkilenmeyeceği barınma mekânlarına kavuşacaklar.

 

 

Basın toplantısını sonlandırırken Bu felakette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Yaralı olarak kurtulan vatandaşlarımıza yüce Allah’tan acil şifalar diliyorum. Yakınlarını kaybedenlere Allah sabır ihsan eylesin. Yaralarımızı hep birlikte saracağız Allah’ın izniyle…

Basın toplantısının son bölümünde İYİ Parti ailesine katılan Mehmet Erkçi, Ali İhsanver ve Recep Şafak’a rozetleri İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu tarafından takıldı.

 

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.